Dünya tekstil ticareti (ihracat) 2009 yılında bir önceki yıla kıyasla %16 oranında azalarak 210 milyar Dolar
düzeyinde, 2010 yılında %19 oranında artarak 251 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşmiştir.
Dünya hazırgiyim ticareti ise (ihracat) 2009 yılında %13’lük azalışla 316 milyar Dolar, 2010 yılında %11’lik artışla
351 milyar Dolar olmuştur. 2010 yılı dünya hazır giyim ihracatının %80’i gelişmiş ülkelere yapılmıştır.
Ticaret hacmi bakımından en yoğun tekstil ve hazırgiyim ticareti Asya ülkelerinde gerçekleşmektedir. Bunun en
büyük sebebi Çin’in bu kıtada yer almasıdır. Çin’in 2010 yılı tekstil ihracatı 77 milyar Dolara, hazırgiyim ihracatı
ise 130 milyar dolara ulaşmıştır. Çin’in dünya tekstil ihracatı içinde 2000 yılında %10 olan payını 2010 yılı
sonunda %31’e, hazır giyim ihracatında 2000 yılında %18,3 olan payını 2010 yılında %37’ye yükseltmiş olması
birbiriyle etkileşen iki sektörde giderek artan Çin hâkimiyetini ortaya koymaktadır.
Tekstil ticaretinde AB ülkelerinin ardından üçüncü sırada yer alan Hindistan ise 2010 yılında ihracatını %40
oranında arttırmıştır.
Türkiye, 2010 yılı DTÖ verilerine göre, dünya tekstil ihracatında %3,6’lık pay ile tekstilde 8’inci hazırgiyim
ihracatında %3,6’lık pay ile ise dünyada 5’inci büyük ihracatçı konumundadır.
2010 yılı tekstil ithalatında ise, hazırgiyim ihracatında görülen artışa bağlı olarak, hammadde ihtiyacını
karşılamaya yönelik tekstil ithalatında sürekli artış kaydetmiş ve dünya tekstil ithalatında 6’ıncı sırada yer almıştır.
Türkiye, hazırgiyimde ise %0,8’lik pay ile dünya ithalatında 10’uncu sırada yer almaktadır.
Türkiye havlu konusunda dünyanın ilk üç tedarikçisinden biridir. Dünya ev ve mekân tekstilleri ticaretinde %4,5 ve
teknik tekstillerde %1,5 paya sahiptir. Ev tekstilinde brode ve gipür üretimi için kurulan makine parkı, dünyanın en
büyük makine parkıdır.
Avrupa kıtasında yer alan en büyük ev tekstili üreticisi olan Türkiye, Avrupa'nın en büyük nevresim üreten fabrikasına
da sahiptir.
Ayrıca Avrupa'nın Çin’den sonra en büyük hazırgiyim tedarikçisidir. 2011 yılı kayıtlarına göre Türkiye hazırgiyim
ihracatının beşte birini AB ülkelerine yapmaktadır.
ITC (International Trade Center) verilerine göre dünyada ayakkabı hariç deri ürünleri ihracatı 2010 yılında %21 oranında
artarak 51,8 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. En büyük deri ürünleri ihracatçısı %40 payla Çin’dir. Çin’den sonra gelen
ihracatçılar sırasıyla Hong Kong, İtalya ve Fransa’dır. Türkiye ise %0,7 payla 16. sırada yer almaktadır.
Ayrıca dünya deri ayakkabı ihracatı ise 47 milyar dolar olup, %22 payla Çin yine en büyük ihracatçı konumundadır. İtalya
ve Vietnam ise diğer en büyük ihracatçılar konumundadır. Türkiye ise %0,4 payla 27. sırada yer almaktadır.
Türkiye’nin ihracatında 2008 yılında yaşanan düşüş sonrası 2009 yılından 2010 yılına geçişte %32’lik ihracat artışı
ayakkabı sektöründe bir hareketlenme olduğunun göstergesidir.
Deri ürünleri sektöründe en büyük ithalatçı ise ortalama %22 payla ABD’dir.
Ayakkabı dahil deri, deri ürünleri ihracatının yaklaşık yarısı AB ülkelerine yapılmakta olup, 2010 yılında ülkeler itibariyle en
büyük üç ihraç pazarını sırasıyla Rusya Federasyonu, İtalya ve Almanya oluşturmaktadır.
Tekstil ve hazırgiyim sektörü ülkemizin geleneksel sanayi kollarından olup, ihracatta gösterdiği başarı ile sanayide önde
gelen vazgeçilemez sektörlerden biridir. Türkiye tekstil ve hazırgiyim sektörü halen en fazla dış ticaret fazlası veren
sektördür. Buna ek olarak oluşturduğu istihdam ile işsizliğin azalmasına ve toplumun refahına çok ciddi düzeyde katkıları
mevcuttur.
Tekstil ve hazırgiyim sektörü birlikte değerlendirildiğinde ülkemiz GSYH’nın %10’unundan fazlasını sağlamaktadır. Sektörler
ürün kalitesi, moda ve trendleri belirleme gücüne sahip tasarımları ve yüksek teknolojisi itibarıyla dünyada çok özel bir
yere sahiptir.
Deri ve deri ürünleri sektörü ise imalat sanayiinde yaratılan katma değerin % 1’ini karşılamaktadır. Dünya dış ticaretinde
önemli bir unsur olan deri ve deri ürünleri ihracatımızın son 5 yıllık gelişimi değerlendirildiğinde ülkemiz ihracatında
ortalama % 1 paya sahibi olduğu görülmektedir.
Tekstil ve hazır giyim sektörü, elyaf ve ipliği kullanım eşyasına dönüştürecek süreçleri kapsayan işlemleri içerir. Bu tanıma
göre; sektör elyaf hazırlama, iplik, dokuma, örgü, boya, baskı, apre, kesim, dikim üretim süreçlerini kapsamaktadır.
Elyaftan iplik ve mamul kumaşa kadar olan kısım tekstil, kumaştan giyim eşyası elde edilene kadar olan süreç ise hazır
giyim sektörünün içinde değerlendirilmektedir.
Sektörün nihai kullanıma yönelik ürünleri çok genel olarak hazır giyim, hazır eşya ve teknik tekstiller olarak
gruplandırılmaktadır. Bu kapsamda çorap, kazak, gömlek, pantolon, takım elbise gibi giyim eşyası; perde, çarşaf gibi ev
tekstili, halı ve diğer tekstil yer kaplamaları; ağ, ip, kablo, taşıyıcı tekstil bandı, branda, koruyucu bez, filtre, paraşüt, fren
bezi, keçe gibi diğer tekstil ürünleri yer almaktadır.
Tekstil sanayinin, basit ürünler üreten bir sanayi olarak sanayileşmiş ve bilgi toplumu ülkelerinin terk ettiği, daha ziyade
sanayileşmekte olan ülkelere uygun bir sanayi dalı olduğu değerlendirmesi tam olarak isabetli değildir. Aslında sektörün
standart basit ürünlerin üretiminin sanayileşmekte olan ülkelere bırakıldığı, fakat yüksek katma değerli moda-marka
ürünlerle, teknik tekstillerin araştırılıp, geliştirilip üretilmesinde sanayileşmiş ve bilgi toplumu ülkelerin söz sahibi olmaya
devam etmekte oldukları ve devam edecekleri görülmektedir.
Bu gerçekten hareketle sektör, fiyat-maliyet rekabetinden ziyade kalite rekabetinin belirleyici olduğu, üst sınıf yüksek
kalitede moda, marka, bilgi bazlı ürünlerin üretildiği ve satıldığı bir yapıya doğru yol almaktadır.
Tekstil sektörü, hazırgiyim sektörünün tedarik zinciri içinde yer alan ve geniş kapsamlı üretim yelpazesine sahiptir. Tekstil
kendi içinde elyaftan başlayarak mamul maddeye kadar oldukça uzun bir üretim zincirine sahip olup, genel itibariyle iplik,
dokuma, örme, dokusuz yüzey, terbiye, hazırgiyim ve konfeksiyon alt sektörleri yan sanayi olarak sayılabilir.
Deri ve deri ürünleri sektörü esas itibariyle 5 alt sektörden oluşmakta olup, bu alt sektörler deri işleme (tabakhane), deri
konfeksiyon, deri saraciye, ayakkabı, ayakkabı yan sanayi, deri kimyasalları olarak belirtilebilir.
Ayrıca tekstil sanayi; otomotivden, inşaata, ağır sanayiden tıbba kadar pek çok sektörle teknik açıdan ilişki içindedir.
Sektörde iplik üretimi Kahramanmaraş, İstanbul, Adıyaman, Gaziantep, Bursa gibi illerde yoğun olarak yapılırken, Denizli’de
havlu, bornoz, ev tekstili, Uşak’ta iplik, battaniye, Çorlu ve Çerkezköy’de tekstil terbiyesi, Adana’da pamuklu dokuma ve
terbiye, Gaziantep’te polipropilen, dokusuz yüzey, makine halıcılığı, İstanbul’da konfeksiyon ve örme üretimi ön plana
çıkmaktadır.
Deri işleme sanayi, İstanbul-Tuzla, İzmir-Menemen, Tekirdağ-Çorlu, Uşak, Bursa, Balıkesir-Gönen, Bolu-Gerede, Isparta,
Hatay, Manisa-Kula’da yoğunlaşmış bulunmaktadır.
Ayakkabı Yan Sanayi firmalarının dağılımı ise % 50 oranında İstanbul olup, diğer firmalar İzmir, Konya, Gaziantep, Bursa
gibi şehirlerde konumlanmıştır. Deri hazır giyim firmaları ise daha çok İstanbul ve İzmir’de yer almaktadır.
Üretim endeksinde görülen düşme eğilimi kapasite kullanma oranlarında da görülmekte olup, krizden sonraki dönemde
kapasite kullanım oranlarında genel bir toparlanma gözlemlenmektedir.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) 2010 yılı kayıtlarına göre 10.030.810 zorunlu sigortalı arasında 2.876.529’u
imalat sanayinde kayıtlıdır. Bunlardan 14.624 işyerinde 356.477 kişi tekstil imalatında, 28.411 işyerinde 390.140 kişi
hazırgiyim imalatında, 5.140 işyerinde 46.163 kişi ise deri ve deri ürünleri imalatında istihdam edilmektedir.
Buna karşılık kayıt dışılık dikkate alındığında, tarım ve hizmet sektörleri dahil tüm sektörler içinde THD sektörlerinde
yaklaşık %12 civarında bir istihdam sağlanmaktadır. Kayıtlı-kayıtsız çalışanlarla birlikte 450.000 kişi tekstil sanayinde,
1.500.000 kişi de hazır giyim sanayinde olmak üzere, THD sektörlerinde toplam 2.000.000 civarında kişinin çalıştığı tahmin
edilmektedir.
ÇSGB verilerine göre tekstil sektöründe en büyük istihdam (50–249 çalışanı olan) orta ölçekli işyerlerinde sağlanırken,
hazırgiyim, deri ve deri ürünleri sektörlerinde istihdam (50 çalışanın altında olan) küçük ölçekli işyerlerinde
yoğunlaşmaktadır.
2008-2009 krizinde üretimde olan düşüş sonrası 2010 yılında dikkate değer bir toparlanma görülmektedir. 2011 yılında ise
deri ve deri ürünleri sektöründe ham deri bakımından yaşanan sıkıntılara rağmen kaydedilen artış oldukça dikkat çekicidir.
Ancak üretimdeki bu artış ithal deri ile sağlandığından, yerli deri ve dolayısıyla yerli hayvan sayısının arttırılması önem arz
etmektedir.
Sektörlerde kaydedilen cirolarda 2009 yılından sonra dikkat çekici bir artış söz konusudur. İhracata dayalı üretim yapan bu
sektörlerde gözlenen bu artışın en önemli sebeplerinden biri Dolar ve Avronun TL karşısında değerlenmesi olarak
gösterilebilir.
2009 yılı TÜİK katma değer (faktör maliyeti) verilerine göre, imalat sanayinde üretilen katma değer, toplam ülkede üretilen
katma değerin %32,7’sini oluşturmaktadır. 2009 yılı kayıtlarına göre; tekstil, hazırgiyim, deri ve deri ürünleri sektörlerinin
ürettiği katma değer imalat sanayi katma değerinin %15,5’ine, toplam ülke katma değerinin %5,2’sine tekabül etmektedir.
Üç sektör birlikte değerlendirildiğinde ülkemizde en çok katma değer yaratan gıda ürünleri sanayinden ve geçmiş yıllarda
ana metal sanayinden daha fazla bir katma değer yaratması dikkate değerdir.
Metal sanayi gibi teknoloji yoğun sanayinin imalat sanayii içindeki ağırlıkları artarken, THD sektörlerinde yaratılan katma
değer sabit kalmaktadır. Dolayısıyla imalat sanayi içinde yer alan THD sektörlerinde yaratılan toplam katma değer oranı
yıllar itibariyle azalmaktadır (Şekil 6). Ancak 2009 yılında yaşanan kriz yüksek üretim değeri olan ana metal sanayinde
küçülmelere sebep olmuştur. Bu durum da THD sektörlerinde ufak bir oransal artışa sebep olmuştur.
Dünya genelinde AR-GE harcamaları 1995-2010 yılları arası yaklaşık 3 kat harcamaya ulaşmıştır. AR-GE yapan ülkeler
arasında ABD, Kanada, Çin ve Japonya ilk sıralarda yer almaktadır.
Milli gelirlerinin %2-3’ünü AR-GE’ ye ayıran ABD gibi ülkelerin AR-GE ’ye ayırdıkları payın Türkiye’nin GSMH’ sına neredeyse
eşit olduğu görülmektedir.
Ülkemizde de GSMH’nın içinde AR-GE harcamalarının payı gittikçe artmaktadır. 2007 yılında bu pay %0,76 iken 2009 yılında
%0,85 düzeyine çıkmıştır. AB’nin Lizbon Kriterlerine göre bu oranın %3 olması gerekmektedir.
TÜİK’in son yayımladığı 2009 yılı verilerine göre imalat sanayi içinde AR-GE harcamalarının oranı tekstil sektöründe %2,46,
hazırgiyimde %0,62, deri ve deri ürünleri sektörlerinde ise %0,07 oranında gerçekleşmiştir.
İmalat sanayinde çalışan AR-GE personeli sayısı bakımından yapılan değerlendirmede ise tekstilde %3,64, hazırgiyimde
%1,39, deri ve deri ürünleri sektöründe ise %0,33 oranında AR-GE personeli istihdamı sağlandığı görülmektedir (Tablo 2).
Sektörün kayıtlı istihdam oranları dikkate alındığında AR-GE personeli açısından bu oranların diğer sektörlere kıyasla düşük
kaldığı söylenebilir.
Sektörlerde AR-GE alanında yapılan çalışmalar daha çok nano-teknoloji ile üretilmiş ürünler, fonksiyonel tasarımlar, düşük
maliyetli çevreci yaklaşımlar, farklı sektörlere yönelik yeni teknik tekstillerin geliştirilmesi, geri-dönüşüm ürünlerin teknik
tekstillerde değerlendirilmesi gibi konularda çalışmalar yürütülmektedir.
Bakanlığımız kayıtlarına göre 2011 yılında 5746 Sayılı AR-GE Kanunu kapsamında muafiyetlerden yararlanan 14 sektörde
faaliyet gösteren 94 firmanın 6’sı tekstil/hazırgiyim sektöründe faaliyet göstermektedir. AR-GE merkezi olan 14 sektörde
çalışmakta olan 12.321 tam zamanlı AR-GE personelinden 359’u (%3’ü) tekstil sektöründe çalışmaktadır. AR-GE personeli
açısından tekstil/hazırgiyim sektörü 14 sektörün içinde 7. sırada yer almaktadır. Tekstil/hazırgiyim sektörlerinin üzerinde
yer alan diğer sektörler ise otomotiv gibi daha teknoloji yoğun alanlarda faaliyet göstermektedir.
TEDAŞ’ın 2009 yılı istatistiklerine göre 156.894.070 MWh’lik elektrik tüketiminin %7,7’si THD sektörleri tarafından
kullanılmıştır. Bu kayıtlara göre sektörler dördüncü büyük elektrik tüketicisi konumundadır.
Tablo 3 - Tüketici Gruplarına Göre Elektrik Tüketim Oranları
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2009 yılı sanayi sicil kayıtları incelendiğinde ise imalat sanayi içinde tekstil sektörü
elektrik tüketim payı %18’le birinci sırada, hazırgiyim sektörü %5’le sekizinci sırada, deri ve deri ürünleri sektörleri ise
%0,4 payla 24’üncü sırada yer almaktadır. 2010 yılında ise tekstil sektörü %12,6 ile yine birinci sırada yer alırken,
hazırgiyim sektörü %3,8’le 10’uncu sırada, deri ve deri ürünleri ise %0,6 ile 21’inci sırada yer almaktadır.
Tekstil sektörünün imalat sanayi içinde en çok elektrik tüketen sektör olması dikkat çekmektedir. Bunun en temel sebebi
sektör bünyesinde bulunan boya terbiye işletmeleridir.
Buna karşılık tekstil sektöründe elektrik tüketiminin, kapasite kullanım oranlarındaki artışa rağmen kayda değer şekilde
düştüğü gözlemlenmektedir. Diğer sektörlerden farklı olarak tekstil sektörü boya-terbiye işletmelerinde, enerji tüketim
eğilimi ölçeğe bağlı değişmektedir. Aynı ölçekte bir işletmede kapasite kullanım oranı arttıkça enerji tüketim miktarı
düşmektedir. Bu nedenle elektrik tüketim eğiliminin kapasite kullanım oranı ile paralel seyirde olmaması normaldir. Diğer
yandan yıllar itibariyle tekstil sektörü elektrik tüketiminin oransal olarak azalmasını enerji verimliliğindeki artışlar ve diğer
enerji kaynaklarına yönelme (doğalgaz, elektriğini kendi üretme vb.) gibi sebeplerle de açıklamak mümkündür.
Tekstil ve hazırgiyim sektörleri verdiği dış ticaret fazlası ile imalat sanayinde ülkemizin mihenk taşlarından birini
oluşturmaktadır. Ancak sektöre girdi oluşturan bazı temel hammaddeler açısından yerli üretim tüketimi karşılamadığından,
girdiler açısından dış ticaret açığı olduğu da bir gerçektir.
Ekonomi Bakanlığı (EB) tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2010-2011 yıllarında Türkiye imalatının ithal ara malına
bağımlılığı %40’tan %43’e yükselmiştir. 2011 yılı verileri THD sektörleri bazında incelendiğinde ithal ara malına bağımlılık
tekstil sektöründe %43, hazırgiyim sektöründe %19, deri ve deri ürünleri sektörlerinde ise %38 olarak tespit edilmiştir.
Buna karşılık yine EB verilerine göre 1 dolarlık tekstil ithalatına karşı 2,1 dolarlık tekstil ürünü ihraç edilirken, 1 dolarlık
hazırgiyim ithalatına karşılık ise 4,1 dolarlık ihracat yapıldığı görülmektedir.
2011 yılında tekstil sektöründe 11,5 milyar dolar ihracata karşılık, 10,8 milyar dolar ithalat gerçekleşmiş ve 0,7 milyar
dolarlık bir dış ticaret fazlası olduğu görülmüştür (Şekil 8). Ancak dış ticarette meydana gelen bu fazlanın 2009 yılı
öncesine kıyasla azalan bir seyir izlemesi önemsenmesi gereken bir husus olarak değerlendirilmektedir.
2011 yılında hazırgiyim sektöründe ise 13,53 milyar dolarlık ihracata karşılık 2,96 milyar dolarlık ithalat yapılmış olması
olumlu bir gelişme olarak değerlendirilse de 2010 yılına kıyasla ihracattaki %9’luk artışa karşılık ithalatta %15 olarak
gerçekleşen artış dikkate alınmalıdır.
Tekstil sektörü 2011 yılı ihracatında örme mensucat başta olmak üzere ev tekstili ürünleri ve halılar en büyük ihraç
kalemlerindendir. Pamuklu ve sentetik mensucatta da dış ticaret dengesi pozitif yöndedir.
Sektörde pamuk elyaf ve ipliği ile suni-sentetik elyaf ve iplik ise en önemli ithalat kalemlerindendir. 2011 yılında sadece
karde edilmemiş ham pamuk ithalatı 1,85 milyar dolarlık ithalatla sektör ithalatının %17’sini oluşturmaktadır. Hammadde
açısından yün, keten, kenevir ve jüt gibi diğer doğal kaynaklı liflerde de dış ticaret açığı mevcut olup, bu lifler arasında en
çok taranmış yün liflerinde (137 milyon dolarlık) açık mevcuttur.
2011 yılında hazırgiyim sektöründe 13,53 milyar dolar ihracata karşılık, 2,96 milyar dolar ithalat gerçekleşmiş ve 10,57
milyar dolarlık bir dış ticaret fazlası olduğu görülmüştür (Şekil 9). Bu rakamlar sektörün 2009 krizi öncesindeki
performansını yakaladığını göstermektedir.
2011 yılında hazırgiyim ihracatında en büyük ihracat kalemi 3 milyar dolarla örülmüş fanila, tişört ve iç giyimde
gerçekleşmektedir. Bunun dışında 1 milyar doların üzerinde ihracatın yapıldığı diğer hazırgiyim ürünleri arasında bayan/
erkek/çocuk pantolon, tulum ve şort; örülmüş kazak, süveter, hırka, yelekler ile külotlu, kısa-uzun çoraplar ve soketler yer
almaktadır. İthalatta ise bayan/erkek/ çocuk dış giyim(pardösü gibi), örülmüş ve örülmemiş eldiven, papyon, kravat, şal
gibi giyim aksesuarları, örülmemiş sutyen, korse ve kuşaklar ön plana çıkmaktadır.
Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörleri ihracatımızda Almanya en önemli ihraç pazarımız olmaya devam etmektedir.
Rusya Federasyonu, İtalya, ABD’ye yönelik ihracatta önemli artışlar yaşanmıştır. Ağırlıklı olarak AB ülkelerine yönelik ihracat
gerçekleştirildiği, ithalatta ise ağırlıkla Asya ülkelerinin yer aldığı görülmektedir.
Sektörde çeşitli kuruluşların yapmış olduğu anketler neticesinde belirlenmiş maliyet bileşenleri incelendiğinde boya terbiye
işletmeleri hariç en büyük maliyet bileşenlerinin hammaddeler (ana madde ve yardımcı maddeler) üzerinde yoğunlaştığı
görülmektedir. Bunun yanında esnek ve yoğun sektörler olarak bilinen THD sektörlerinde personel ve işçilik giderleri ikinci
en büyük maliyet kalemleri arasında yer almaktadır.
Diğer tekstil işletmelerine kıyasla boya terbiye işletmelerindeki enerji ve amortisman giderlerinin maliyetler içindeki payı
yüksektir (Şekil 12). Bu işletmeler büyük makine parkurlarına sahip olup, önemli bir yatırım gerektirmektedir.
Emek yoğun bir sektör olan hazırgiyim sektöründe işçilik maliyeti ikinci sırada yer alırken, asıl en büyük maliyet genelde
kumaş olan ana madde üzerinde yoğunlaşmaktadır (Şekil 13).
Deri ürünleri sektöründe ise maliyetin yarıdan fazlasının genelde işlenmiş deri olan ana maddeden ibaret olduğu
görülmektedir.
Dünya Ticaret Örgütün tarafından 1995 yılında kabul edilen Tekstil ve Hazırgiyim Anlaşması gereği ticaret kotalarının
kaldırılması 2005 yılı başında uygulamaya geçmiş, bunun sonucu olarak uluslararası pazarlarda kıyasıya rekabetin
yaşandığı yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem özellikle Türk Tekstil ve Hazırgiyim Sektörleri üzerinde önemli sonuçlar
doğurmuştur.
Bu döneme kadar düşük maliyetli ürünler bazında rekabet etmeye çalışan Türk Tekstil ve Hazırgiyim Sektörleri rekabet
alanını değiştirmiş, geleneksel ve basit ürünlerle rekabet etmek yerine, yüksek katma değerli tekstil ürünleriyle ve
hazırgiyimde markalaşma yolunda daha güçlü bir yapıya dönüşme çabası içerisine girmiştir.
Nitekim Bakanlığımız tarafından 2011 - 2014 yılları için hazırlanmış Sanayi Strateji Belgesine paralel yürütülmekte olan THD
sektörlerine yönelik yeni strateji çalışmaları kapsamında, genel amaç “Tekstil, Hazır Giyim, Deri ve Deri Ürünleri Sektörünü
katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün ve hizmet sunumları ile rekabetçiliğini arttırarak dünya
ticaretinden daha fazla pay alan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak.” olarak belirlenmiştir.
Devlet Planlama Teşkilatınca 2006 yılında hazırlanmış Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Tekstil, Hazırgiyim ve
Konfeksiyon Alt Komisyon Raporunda DTÖ verileri analiz edilerek hazırlanmış 2013 projeksiyonunda, Türk Tekstil Sektörü
için 7,6 milyar Dolar, hazırgiyim sektörü için 25,2 milyar Dolar ihracat öngörülmüştür. 2011 yılı tekstil ihracatı 11,5 milyar
Dolarla şimdiden 2013 projeksiyonu geçerken, hazırgiyimde gerçekleşen 13,53 milyar Dolarlık ihracat henüz 2013
projeksiyonundan çok uzak kalmaktadır.
Son yıllarda ihracatın artmasına rağmen, özellikle hazırgiyim sektöründeki karlılığın düşmesi ve kalitede rekabetin giderek
artışı; moda, marka ürünlere yönelik daha fazla girişime ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
2023 yılında ise dünya tekstil ticaretinin 550 milyar Dolar’a, hazırgiyim ticaretinin ise 740 milyar Dolar’a ulaşacağı
öngörülmektedir. Ülkemizin 2023 yılı için 500 milyar Dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi için ihracatçı birlikleri tarafından
hazırgiyimde 52 milyar Dolar, hazırgiyim dahil tekstil sektörü için toplam 100 milyar dolar ihracat hedefi belirlenmiştir.
Bununla birlikte dünya tekstil ve hazırgiyim ticareti içindeki %3,6’lık payımızı korumak için 2023’te en az 26 milyar Doları
hazırgiyimde olmak üzere tekstil ve hazırgiyimde toplam yaklaşık 50 milyar Dolar ihracat hedefine ulaşmamız şarttır.
Ayrıca deri ve deri ürünleri sektöründe 2023 yılında dünyada öngörülen 300 milyar Dolarlık ticaretin içerisinde mevcut payı
koruyabilmek için en az 1,5 milyar Dolarlık ihracat hedeflenmesi gerekir. Ancak ülkemiz 2023 hedefleri doğrultusunda bu
rakamın 2,2 milyar Dolara ulaşmasında fayda vardır.
Sektörlerin 2023 hedeflerini en iyi şekilde gerçekleştirebilmeleri için mevcut avantajlarının yanında Dokuzuncu Kalkınma
Planı çerçevesinde hedeflenen “tedarikçi ülkeden piyasa yapıcı ülkeye dönüşüm” ve “bilgi bazlı ürünlerin üretimine
yönelme” yolunda kamu-özel sektör işbirliği ile çalışmalar hızla yürütülmelidir.
Son yıllarda ülkemizin en büyük sorunlarından biri olan cari açık, tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerine de yansımış
ve sektörler gittikçe ithale dayalı üretim yapan bir yapıya dönüşme riski ile karşı karşıya kalmıştır.
Bunun üzerine tekstil ve hazır giyim eşyası üreten yerli üreticilerin Ekonomi Bakanlığı'na yapmış olduğu başvurular
sonucunda, 2011 yılı Ocak ayında İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin 2011/1 ve 2011/2 sayılı Tebliğler ile belirli
GTİP’lerde tekstil ve hazırgiyim ürünleri için soruşturma başlatılmıştır.
Yapılan incelemeler neticesinde 2010 yılında Türkiye'nin hazır giyim ithalatının %34, tekstil ithalatının % 44 oranında artmış
olduğu, buna karşın ihracatın sırasıyla %11 ve %18 oranında arttığı tespit edilmiştir.
Türkiye'de artan ithalatın nedenlerinin başında Türk Lirasının bir dönem Dolar ve Avro karşısında aşırı değer kazanması
sonucunda ithal ürünlerin daha cazip hale gelmesi yer almaktadır. Neticede büyüme rakamlarındaki artışlarla birlikte ithal
ürünlerle mali açıdan baş edemeyen yerli tedarikçiler yeterli arzı sağlayamamış ve ithalat artarak devam etmiştir. Ülkemizin
cari fiyatlarla GSYİH artışı 2001 yılından 2010 yılına % 56, ancak tekstil ve hazır giyim ithalatı ise aynı dönemde % 315
oranında artış göstermiştir. Bu durum ithalat artışının sadece büyümeden kaynaklanmadığının bir göstergesi olarak
değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak Türkiye'nin tekstil ve hazır giyim ithalatı ciddi artış eğiliminde olduğu sonucuna varılmıştır. Önlem alınmaması
durumunda tekstil sektöründe ve devamında hazır giyim sektöründe küçülme olması beklendiğinden, 15.09.2011 tarihinde
28055 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/2203 sayılı İthalat Rejimi Kararına Ek Karar ile hazır giyimde %17 - %30
arasında, kumaşta %11-%20 arasında ilave gümrük vergisi konmasına karar verilmiştir.
Her iki sektöre yönelik bu kapsamlı korunma önleminin yerli üreticilere önemli oranda olumlu etkileri mevcuttur. Ancak
özellikle ihracat yapan hazırgiyim firmaları için girdi maliyetleri arttığından dış rekabet gücünün azalması gibi riskler ortaya
çıkmaktadır.
Her ne kadar ihracat yapan firmalar Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında gümrük vergileri ve KDV’den muaf olarak ithal
ettikleri ürünleri işleyerek ihraç edebilse de, perakendeciler için depolama süresinin belirsizliği DİR mevzuatından
yararlanma imkanını kısıtlamaktadır.
Bu riskler dikkate alındığında korunma önlemlerinin özellikle hazırgiyim ihracatına etkilerinin düzenli takip edilmesi önem
arz etmektedir.
Diğer yandan geleneksel olarak yerli pamuğa bağımlı tekstil ve hazırgiyim sektörleri 2004-2005 yıllarında azalan ekim
alanları ve 2010 yılında dünyada pamuk emtia fiyatlarındaki artış sebebiyle sıkıntıya düşmüştür. Ancak gerek yerli üretimde
devlet desteklerinin sağlanması, gerekse ithalatta alınan önlemler ve sanayicinin aldığı dinamik tedbirlerle sıkıntının şiddeti
azaltılmıştır.
Deri sektörü ise hayvan varlığında yaşanan sıkıntılar sebebiyle hammadde açısından sıkıntıya düşmektedir. Ayrıca 2011
yılında artan et fiyatları sebebiyle büyük baş hayvan ithalatına izin verilmesi, dünyada düşük kaliteli olarak satılan hayvan
derilerinin iç piyasada yüksek kaliteli Türk derileriyle karışmasına sebep olmuştur. Deri üreticileri iç piyasadan ham olarak
aldıkları derilerin menşeinden emin olamaz hale gelmiştir. Bu da yüksek kaliteli Türk derisi algısında
bozulmalara sebep olmuştur. Bu nedenle gıda sektörüne yönelik yerli hayvan varlığının arttırılması çabaları deri sektörü
için de önem arz etmektedir.
Bu arada artan işçilik ücretleri, yüksek enerji fiyatları, pamukta yaşanan arz kıtlığı, suni elyafta üretimin olmayışı,
petrokimya sanayinde arz yetersizliği nedeniyle sentetik elyafta yaşanan sıkıntılar, ham deride yaşanan arz eksiklikleri
sektörün girdi tedariki açısından zayıf kaldığı alanlardır.
İhracata dayalı üretim yapan sektörler, zaman zaman döviz kurlarında yaşanan değişimlerden olumsuz etkilense de, son
dönemde kurların yüksek seviyelerde seyretmesi sebebiyle avantaj sağlamıştır. Ancak dövizde yaşanan dalgalanmalar
halen sektör için potansiyel risk oluşturmaktadır.
Sektörün rekabet edebilirliğinin artırılması ve dönüşümünün kolaylaştırılması amacıyla Bakanlığımız koordinasyonunda
2008-2010 yıllarında Tekstil, Hazır Giyim, Deri ve Deri Ürünleri Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde çalışmalar
yürütülmüştür. Kamu-özel sektör birlikteliğinde yürütülen çalışmalarda birinci öncelik, sektörün içinde bulunduğu çevrenin
düzenlenmesine yönelik “iş ortamının iyileştirilmesi”, ikinci öncelik ise “işletme kapasitelerini destekleyerek, işletmelerin
rekabet edebilirliğinin artırılması” olarak tespit edilmiştir. Belirlenen öncelikler çerçevesinde 26 eylem yürütülmüş, özellikle
pamuk üretimi ve finansman destekleri konularında pek çok gelişme kaydedilmiştir.
Bakanlığımız koordinasyonunda THD sektörlerine yönelik yeni dönem strateji çalışmaları halen devam etmekte olup, ayrıca
son dönemde cari açığın artarak devam etmesi sebebiyle Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda tüm sektörlere yönelik
Girdi Tedarik Stratejisi çalışmaları da sürdürülmektedir.
Sektörlerin son altı aylık üretim endeksleri Şekil 15’te görülmektedir. Her üç sektörde de mevsim ve moda ile doğrudan
ilişkili üretim yapıldığından aylık üretim değerlerinde mevsimsel olarak iniş çıkışlar görülmektedir.
Aylar itibariyle sektörlerin dış ticaretinde meydana gelen değişiklikler Şekil 17, 18, 19’da görülmektedir.
Özellikle tekstil sektöründe Temmuz ayında yaşanan dış ticaret açığının, bu ayda AB ülkelerinde yaz tatili olması sebebiyle
yavaşlayan ticari ilişkilerden kaynaklandığı söylenebilir.
Hazırgiyim, deri ve deri ürünleri sektörlerinde yaşanan dalgalanmaların doğrudan mevsimsel sebeplerden ve moda
eğilimlerinden etkilendiği söylenebilir.
Sektörlerde ihracata dayalı üretim yapan firmaların ağırlıkta olması, elde edilen ciroların satışlar kadar kur değişimlerinden
de etkilenmesine sebep olmaktadır. Şekil 10 ve 11, 2011 yılında ciroların döviz kurlarındaki dalgalanmalardan doğrudan
etkilendiğini göstermektedir.
ETİKETLER : HAZIR GİYİM TEKSTİL DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ ,Türkiye hazır giyim ihracatı ,
Türkiye tekstil ihracatı ,Türkiye deri ve deri ürünleri ihracatı