Organik tarım tüm dünyada hızla gelişmekte olup, 138 den fazla ülkede organik tarım
yapılmaktadır.
Dünyada organik tarım üzerine yapılan son araştırmaya göre 700.000 den fazla
çiftlikte ve 30.4 milyon hektarda üretim gerçekleştirilmektedir. Bu değer araştırma
kapsamında incelenen ülkelerin toplam tarım arazilerinin % 0.7’sine denk gelmektedir.
Okyanusya organik tarım yapılan toplam tarım alanı, incelendiğinde %42 ile birinci
sırada, Avrupa %24 ile ikinci sırada ve Latin Amerika %16 ile üçüncü sırada yer almaktadır.
Ülke bazında en büyük organik tarım alanına sahip ülkeler sırasıyla Avustralya (12.3
milyon hektar), Arjantin (2.1 milyon hektar), Çin (2.3 milyon hektar) ve Amerika Birleşik
Devletleri’dir (1.6 milyon hektar).
2005 yılında ITC (Uluslararası Ticaret Merkezi) ve “Organic Services” isimli
kuruluşun birlikte yürüttüğü “Doğadan toplanan organik ürünlerin üretimi ve pazarlama
konulu çalışmaya göre; 62 milyon hektar alanda 979 organik doğan toplama projesi
gerçekleştirilmiştir. En büyük toplama alanları Avrupa ve Afrika’da olup toplamı 27 milyon
hektardır.
Afrika’da organik üretimin sertifikalandırılması nadiren yapılmakta olup, pek çok
ülkede de güncel istatistikler mevcut değildir. Bununla birlikte Afrika’nın güneyindeki ülkeler
de organik üretim artmaktadır. Bu büyümedeki en önemli faktör gelişmiş ülkelerden gelen
taleptir.
Afrika’da yaklaşık olarak 400.000 hektarlık bir alanda 175.266 çiftlikte sertifikalı
organik tarım yapılmaktadır. Mısır ve Güney Afrika dışındaki Afrika ülkelerindeki organik
pazar oldukça sınırlıdır. Bunun nedeni düşük gelir seviyesi ve kontrol/sertifikasyon
altyapısının gelişmemiş olmasıdır. Sertifikalı organik ürünler, Afrika’nın tarımsal ürünlerde
en büyük pazarı olan Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmektedir.
Asya kıtasında 3.1 milyon hektarlık bir alanda 130.000 çiftlikte organik tarım
yapılmaktadır. Bölgedeki gelişmeler ve faaliyetlerin önemli bir bölümü piyasa düzenlemeleri
ve sertifikasyon olmadan gerçekleşmektedir. Organik yasal düzenlemeye sahip Asya ülkeleri,
Hindistan, Japonya, Kore, Filipinler, Tayvan ve Tayland’dır. Organik yasal düzenlemeler iç
pazarda gönüllü, ihracatta ise zorunlu olma eğilimindedir. Sadece İsrail ve Hindistan’ın AB
düzenlemelerine denk düzenlemeleri bulunmaktadır.
Organik üretim ve satışlar bağlamında Asya’da pazar hızla büyümektedir. Tüm kıtada
organik ürünler yetiştirilmekte ve bu ürünlerde bazı ülkeler uluslararası tedarikçi
olmaktadırlar. 2006 yılındaki perakende satış tutarı 780 milyon ABD doları olup, bu talebin
yoğunlaştığı ülkeler Japonya, Güney Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong’dur.
Bu alan, Avustralya ve Yeni Zelanda ile Fiji, Papua Yeni Gine, Tonga ve Vanuatu gibi
küçük ülkelerden oluşmaktadır. Bahsedilen ülkelerde toplam 12.4 milyon hektarda 7.594
çiftlikte organik üretim gerçekleştirilmektedir.
Tahıllar, tüm yıl boyunca yetiştirilen meyve ve sebzeler, şarap, süt ürünleri, dana ve
koyun (eti ve yünü) ile tıbbi bitkiler Avustralya’da yetiştirilen en önemli ürünlerdir. Kivi,
elma, yaban mersini, taze ve işlenmiş sebzeler, süt ürünleri, et, bağcılık ve su ürünleri
Yeni Zelanda’da yetiştirilen organik ürünler arasındadır.
Avustralya’daki organik ürün sanayi, denizaşırı ülkelerden gelen taleplerin etkisiyle
gelişmektedir. Avustralya’nın organik ürünleri için önemli pazarlarını 2000’li yılların
başlarında yaklaşık olarak %70 pay ile Avrupa ülkeleri oluştururken, diğer gelişen ihracat
pazarları Japonya, ABD, Singapur ve Hong Kong idi. Sığır eti için ABD’nin en önemli
ihracat pazarı olduğu görülmektedir.
Organik üretimi teşvik edici devlet destekleri olsa da ne Avustralya’da ne de Yeni
Zelanda da parasal bir destek verilmektedir. Avustralya 1992’den beri organik ve
biyodinamik ürünler ile ilgili ulusal yasalara sahip olup, AB’nin üçüncü ülkeler listesinde yer
almaktadır. Aynı şekilde Yeni Zelanda üçüncü ülkeler listesinde yer almaktadır.
Söz konusu standartlar sadece ihraç ürünleri için zorunlu uygulanırken, “organik”
kelimesi yasal olarak yurtiçi piyasada korunmasa bile bu standartların ülke içinde gayri resmi
bir etkisi bulunmakta idi. Bununla birlikte 2006 yılında organik standartların Avustralya’da
yurtiçi piyasada da kullanılmasına başlanmıştır. Yeni Zelanda’da 2003 yılında “Ulusal
Organik Standardı” oluşturulmuş olup, mevcut sertifikasyon sistemlerini desteklemektedir.
Yeni Zelanda Organik Sektör Stratejisi’nin oluşturulmuş olması hükümetin organik konusuna
verdiği önemi gösterse de, strateji devlet desteği ile sınırlı kalmıştır.
Organik ürünlere olan tüketici talebi artsa da Avustralya organik gıda pazarı yine de
geniş pazar olarak kabul edilmektedir. Yurtiçi piyasada organik ürünlerin fiyatları,
konvansiyonel ürünlere göre daha yüksektir. İthal gıda ve içecek ürünleri genellikle Yeni
Zelanda, ABD ve Birleşik Krallıktan ithal edilmektedir. Kişisel bakım ürünleri ve pamuk ise
ithalatı artan diğer ürünlerdir.
Organik tarım, 1990’ların başından beri hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde hızla
gelişmeye başlamıştır. 2005 yılı sonu itibariyle, 6,9 milyon hektarda 190.000 çiftlikte organik
tarım yapılmaktadır. AB üyesi ülkelerde 7.4 milyon hektarda yaklaşık 200.000 çiftlik
tarafından organik üretim gerçekleştirilmektedir.
Yani toplam tarım alanının %4’ünde organik tarım yapılmaktadır. İtalya, en çok
çiftliğe ve organik tarım arazisine sahip ülkedir.
2005 yılı itibariyle Avrupa pazarının büyüklüğü 1314
milyar Avro olup, en büyük pazar 3.9 milyar Avro ile Almanya’dır. Almanya’yı
2.4 milyar Auro ile İtalya ve 2.2 milyar Avro ile Fransa takip etmektedir.
Kişi başına yıllık organik ürün tüketimi en yüksek ülke İsviçre olup, tüketim 100
Avro’nun üzerindedir. Avrupa pazarı 2005 yılında bir önceki yıla göre %10 büyümüştür.
2006 yılında Almanya 4.6 milyar Avro’luk bir Pazar büyüklüğüne sahip olup, onu 2.65 milyar
Avro ile İtalya ve 1.7 milyar Avro ile Fransa izlemektedir.
AB’de organik tarıma verilen desteklerden biri Kırsal Kalkınma Programları altında
verilen hibeler olup, Haziran 2004’te de Organik Gıda ve Tarım Aksiyon Planı açıklanmıştır.
AB üyesi olmayan Avrupa ülkelerinde de benzer destek mekanizmaları kullanılmaktadır.
Ayrıca, hem ülke hem AB bazında organik tarım araştırmaları desteklenmekte olup, 2006
yılında 65 milyon Avro’luk bir bütçe bu amaçla kullanılmıştır.
Birçok Latin Amerika ülkesinde 100.000 ve daha büyük alanlarda organik tarım
yapılmaktadır. 2006 yılında toplam 4.9 milyon hektarda sertifikalı üretim yapılmıştır. Hemen
hemen tüm Latin Amerika ülkelerinde organik tarım yapılmakla birlikte gelişmişlik düzeyi
ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Uruguay, Meksika ve Arjantin organik tarım alanı
oranının en yüksek olduğu ülkelerdir.
Birkaç ülke haricinde Latin Amerika ülkelerinde organik tarımsal üretim için
hükümetler tarafından doğrudan sübvansiyon ve parasal destekler verilmemektedir.
Brezilya, organik ürünlerin üretimi, araştırma yapılması, dernek kurulması, pazarlama
ve ticaret konularında teşvik etmek amacıyla Bakanlıklar arası “Pro Organic Plan”
yayımlanmıştır.
Bolivya’da ise “ekolojik üretimin geliştirilmesi ve ulusal kontrol sisteminin
yapılandırılmasının teşvik edilmesi” için bir eylem planı hazırlanmıştır. Costa Rica’da
araştırma ve eğitim için yasal fonlar bulunmaktadır.
Latin Amerika’da “ihracat” organik sektörünün en önemli faaliyeti olarak
görülmektedir. Merkezi Amerika’da kahve çekirdeği ve muz, Paraguay’da şeker ve
Arjantin’de et ve hububat ithalatçı ülkelerin talebi doğrultusunda üretilen ve ticareti yapılan
ürünlerdir.
15 ülke organik tarım konusunda yasal düzenlemeye sahip olup, üç ülkede de yasal
altyapı geliştirilmektedir. Costa Rica ve Arjantin AB üçüncü ülkeler listesinde yer almaktadır.
Kuzey Amerika’da yaklaşık olarak 2.2 milyon hektarda organik tarım yapılmakta
olup, bu alan toplam tarım yapılan alanların yaklaşık %0.6’sına denk gelmektedir. 12.000’e
yakın sayıda çiftlikte üretim yapılmaktadır. Diğer kıtalarla karşılaştırıldığında Kuzey Amerika
organik tarım alanların artışı sağlamında %30’luk bir artışla en büyük artış olan kıtadır.
ABD pazarında giderek daha fazla ürün piyasaya sürülmekte ve USDA tarafından
akredite olan sertifikasyon kurumlarının sayısı da giderek artmaktadır. Organik ürünlerin
uluslararası ticaretinin kolaylaştırılması konusunda çalışmalar yapılmaktadır.
The World of Organic Agriculture Statistics and Emerging Trends isimli yayına göre
2006 yılı itibariyle 17 milyar ABD dolarlık pazar hacmine ulaşan Kuzey Amerika pazarı,
küresel bazda pazardaki satışların %45’inin gerçekleştiği kıtadır. Sağlıklı ve besleyici gıdalara
olan tüketici talebinin ve dağıtım kanallarının artması pazarın büyümesindeki en önemli
nedenlerdir.ABD’de “Ulusal Organik Program” 2002 yılında yürürlüğe girmiş olup, Kanada ise
1999’dan beri gönüllü ve yasal düzenlemelerle desteklenmeyen bir organik standarda sahipti.
Fakat, 2008 yılının sonunda (14 Aralık), Kanada Organik Ürün Düzenlemeleri tamamıyla
yürürlüğe girdiğinde bu durum değişecek olup, Kanada’da satılan tüm ürünler Kanada
standartlarına göre sertifikalandırılacak ve Kanada Organik Ofisi (Canada Organic Office)
tarafından tanınan akreditasyon kuruluşunca akredite edilecektir.
İlk uluslararası standard 1980 yılında IFOAM tarafından basılmıştır. İlk kanuni
düzenlemeler ise yine 1980 yılında Avrupa Ülkelerinde (Ör. Avusturya, Fransa)
geliştirilmiştir. Bilindiği gibi, 1991 yılında Avrupa Birliği 2092/91 sayılı AB düzenlemesi
yasalaşmıştır. Söz konusu düzenleme ile üretim standardları, etiketleme ve kontrol
standardları ve uluslar arası ticaret ile ilgili standartları oluşturulmuştur. Avrupa’da, Latin
Amerika ve Asya’da birçok ülke kendi mevzuatlarını 1990’ların ortalarında yayımlamıştır.
1999’da Codex Alimentarius organik bitkisel üretim için ilk rehberi hazırlamıştır. 2001
yılında rehbere hayvansal üretim de eklenmiştir. 2002 yılında ABD’de Birleşik Devletler
Ulusal Organik Programı yürürlüğe girmiş olup, Çin’de ise mevzuat 2005 yılında
tamamlanmıştır. 2006 yılında Kanada ve Paraguay mevzuatlarını oluşturmuşlardır.
2092/91 sayılı AB Organik tarım düzenlenmesinin revizyonuna 2005 yılında
başlanmış olup, 12 Haziran 2007’de Avrupa Tarım Bakanları yeni organik üretim ve
etiketleme mevzuat ana başlıkları konusunda mutabık kalmıştır. 20 Temmuz 2007’de
yayımlanan yeni düzenleme, üreticiler ve tüketiciler için sade ve kolay anlaşılır bir şekilde
hazırlanmıştır. Yeni kurallar, organik üretim için temel kurallar, ilkeler ve amaçlardan oluşan
tam bir set oluşturmakta ve daha istikrarlı bir kontrol sistemi ile kalıcı bir ithalat rejimini de
içermektedir.
AB organik logosunun kullanımı zorunlu olarak, ancak ulusal ve özel logolar da AB
logosu ile birlikte kullanılabilecektir. Ürünlerin üretildiği yerler tüketicilerin bilgilendirilmesi
amacıyla etiket üzerinde belirtilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Gıdaların organik logosu
taşıyabilmeleri için en azından içeriğinin %95’inin organik olması gerekmektedir. GDO’nun
kullanımı yasal olmaya devam etmektedir. Yeni düzenleme ile izin verilen GDO’ların kazaen
varlığı için belirlenen limit %0.9 olup, bu oranın organik ürünler için de geçerli olacağı
açıklığa kavuşturulmuştur. Organik tarımda kullanılmasına izin verilen maddeler listesinde bir
değişiklik yapılmamıştır. Yeni düzenleme ile organik su ürünleri, şarap, deniz yosunu ve
maya için de temel kurallar oluşturulmuştur.
Yeni AB düzenlenmesi ile yukarıda belirtilenlere ek olarak;
Organik olmayan ürünleri de kullanılan organik maddelerin içerik bölümünde
belirtilmesine izin verilmiştir.
Düzenleme kantin ve restoranları kapsamamakta ancak üye devletlerin sektörü
düzenlemelerine izin verilmektedir. Bu konu 2011’e kadar AB düzeyinde yeniden
gözden geçirilmek üzere askıya alınmıştır.
İthalat rejimi ile üçüncü ülkeler AB pazarına ihracat yaptıklarında AB üreticileri ile
aynı ya da denk koşullara tabi olacaklardır.
AB logosu taşıyan ithal ürünlerde dahil olmak üzere tüm ürünlerin nerede üretildiği
bilgisi ürün üzerinde yer alacaktır.
Yeni AB organik düzenlemesi 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe girecektir.
2006 yılı Aralık ayı sonunda AB organik ürünlerin ithalatı ile ilgili yeni mevzuatı
yayınlamıştır. Yeni ithalat mevzuatında “Üçüncü Ülke Listesi” sistemi geçerliliğini
sürdürmektedir. Yeni mevzuattaki yönetmeliklerin 2008 yılında uygulamaya geçeceği
düşünülmektedir. Yeni ithalat yönetmeliğinin uygulamaya konulmasında bir gecikme
yaşanacak ve ancak 2010 yılında tamamıyla uygulamada olacaktır.
AB’ye ürün ithalatı yapmak için, ürünlerin bir kontrol kuruluşu tarafından veya
Avrupa Komisyonu tarafından tanınan bir otorite tarafından sertifikalandırılmış olması
zorunluluğu vardır.
Öncelikli olarak sertifikasyon ve akreditasyon bir araç olarak ticaretin artmasına
pazarın gelişmesine ve “güven” konusunun gelişmesine hizmet etmektedir. Sertifikasyon ve
akreditasyon mekanizmaları hızlı bir şekilde gelişmektedir.
Codex Alimentarius, organik bölümünde, ortak uluslararası temel kurallar ülkeler için
tanımlanmaktadır. AB ve Amerika Birleşik Devletlerinde organik düzenlemeler yasalaşmış ve
uygulamaya konulmuştur. Ülkeler spesifik düzenlemeler eklemiştir.
Özel sektör standardları, IFOAM’ın Temel Standardına dayanmaktadır. IFOAM
Temel Standardı, geçmişte ve günümüzde Codex ve ülkelerin kendi mevzuatları için bir
referans oluşturmaktadır.
Halihazırda 65 ülkenin organik düzenlemesi uygulamada olup, 18 ülke kanun
taslakları üzerinde çalışmaktadır.
AB, ABD ve Japonya gibi önemli tüketim ve ithalat pazarları kanun oluşturmada öncü
ülkeler arasında olup, Hindistan, Çin ve Brezilya gibi ülkeler bu yolda devam eden ülkeler
arasındadır. Uygulamada olan sistemler birbirinden farklı bile olsa, tüm aşamalardaki kontrol
ve denetleme işi tüm denetçi ve sertifika veren kişilerin değerlendirildiğini ve akredite
edildiğini garanti etmelidir.
Kontrol ve sertifikasyon akredite edilir ya da en azından devlet kurumları tarafından
kanuna uygun olarak denetlenir.
Bunlara ek olarak, özellikle organik pazarın gelişmiş olduğu ülkelerde pek çok özel
standard ve etiketleme kuralları mevcuttur. Dünyada özel standartlara ve/veya kanunlara göre
sertifika veren kayıtlı 395 sertifikasyon kuruluşu mevcuttur. Bununla birlikte, kuralları
tanımlamak yeterli olmamaktadır. Ürünlerin dolaşımına izin veren uluslararası denkliği
garanti eden minimum bir standardın oluşturulması gerekmektedir.
Sertifikasyon ve akreditasyon sistemleri arasında tanıma ve kabul etme konusundaki
eksiklikler, ticaretin artırılması pazarın ve güvenin geliştirilmesi amacı ile çelişmektedir.
Günümüzde mevcut ve farklı sistemler ticarette teknik bir engel yaratmakta olup,
üreticiler farklı düzenlemelere sahip pazarlara girmek istediklerinde ürünlerine birden fazla
sertifika almak zorunda bırakılmaktadır. Bu işlemler, ne üretici için ne de tüketici için
herhangi bir katma değer yaratmamasının yanında bürokratik işlemleri de artırmaktadır.
Özellikle gelişmiş ülkelerde organik ürün tüketiminin gün geçtikçe artış göstermesi bu
sektöre birçok üreticinin sıcak bakmasına neden olmuştur. Fakat organik ürün üretimi için
belirli bir geçiş sürecinin bulunması ve bu ürünlerde tüketici güveninin sağlanmasının önemi,
bu yatırımın uzun vadeli olmasını ve bu yüzden dikkatle planlamasını gerektirmektedir.
Firmanın ulaşmak istediği genel ekonomik hedeflerinin (kar, yatırım, üretim, ihracat
vb.) yanı sıra organik ürünlerde çevresel faktörler de önemli bir yer tutmaktadır. İhracat
pazarlarında tutunabilmenin en önemli faktörlerden birisi tüketiciyi söz konusu ürünün
organik olduğuna ikna etmek olup, bu bağlamda sertifikasyon ve bu sertifikasyonun şartlarını
yerine getirmektir. Organik ürün tercihinde ortaya çıkan başka bir unsur da firmanın
sosyal/toplumsal sorumluluğu olup, bu çerçevede çevreye olan duyarlılığı, işçi haklarının
gözetilmesi, toplumsal sorunlara bakışı gibi özelliklerdir. Organik ürün tüketicisi çoğunlukla
firmaların bu konulardaki yaklaşımını bilmek istemekte ve bu konuları uzun vadeli karşılıklı
güvenin ilk aşaması olarak görmektedir. Gelişmiş ülke pazarlarındaki tüketiciler bu yüzden
organik ürünleri satın almadan önce firmaların kendilerinin belirlemiş oldukları kriterleri
yerine getirip getirmediğine dikkat etmektedir.
Bu bağlamda, ihracatçı firmanın ekonomik hedeflerine ulaşmasının yanı sıra, şu
önceliklerin de dikkate alınmasında fayda görülmektedir.
Standartlarınyerine getirilmesi sırasında firmanın ekolojik ve sosyal amaçlarının
ortaya konulması,
2 Niş marketlerinin ortaya çıkarılıp, firma için potansiyelinin belirlenmesi,
3 Uzun vadeli müşteri kazanmak ve bu müşterilerin koruması.
İhracat potansiyelinin belirlenmesi iki aşamada gerçekleştirilebilmektedir.
· Firmanın kendi ihracat potansiyelinin belirlenmesi (güçlü/zayıf yanları, organizasyon vb.)
· Hedef pazarındaki potansiyelin araştırılıp, firma hedefleriyle uyuşup uyuşmadığının
saptanması.
Firmanın ihracat potansiyelinin belirlenmesi için aşağıdaki soruların yanıtlanması ve
bu bağlamdaki güçlü/zayıf yönlerini tespit edilmesi faydalı görülmektedir.
· Yönetici ve çalışanlar ihracat konusunda eğitimli mi?
· İhracat konusunda eğitim nerede ve nasıl sağlanabilir? İhtiyaç duydukları bilgiyi nereden
sağlayabilirler?
· Çalışanların yeterli yabancı dil bilgileri mevcut mu?
· Firmada yabancı ülkelerle iletişimin sağlanması için gerekli altyapı mevcut mu?
(faks, emailvb.)
· Firmanın şirket imajın, temsil edecek malzemeleri mevcut mudur? (logolu/antetli mektup
kağıtları vb.) ?
· Firmanın iyi tasarlanmış ve çeşitli yabancı dillerdeki fiyat listesi ile firmanın geçmişinin
anlatıldığı dökümanları mevcut mudur?
Firmanın üretim kapasitesi ile ilgili sorular :
· Üretim yöntemleri müşteri taleplerini yerine getirecek (kalite, ürün spesifikasyonları vb.)
düzeyde midir?
· Üretim bölgesinin durumu iyi midir?
· Taleplerin artması durumunda firma bu talebi karşılayacak düzeyde midir?
Firmanın finansal yapısı ile ilgili sorular :
· İhracatı gerçekleştirmek için yapılacak yatırım için ne kadar sermaye gerekmektedir?
· Gerekli sermayenin ne kadarı firmanın kendisi tarafından karşılanacaktır?
· Gerekli sermayenin kalanı nereden temin edilecektir?
· Alınacak kredinin maliyeti ne kadardır? Bu krediyi alabilmek için gerekli prosedürler
nelerdir?
Hedef pazardaki durumun firmanın çıkarlarına uygun olup olmadığının tespiti için iki
farklı analiz yapılması gerekmektedir.
· Hedef ülke analizi
· Hedef ülkedeki pazar analizi
Hedef ülkelerde temel bazı ekonomik verilerin incelenmesi, söz konusu ülkenin
potansiyeline ilişkin bazı önemli ipuçları sağlayabilmektedir.
Genel Ekonomik Ver iler
· Gayri safi milli hasılanın büyüklüğü,
· İşsizlik oranı
· Enflasyon vb.
Demografik Bilgiler
· Nüfus
· Şehirleşme oranı (şehirlerde yaşanan tüketiciler, organik ürünlere daha fazla ilgi
göstermektedir.)
· Aile ve hane sayısı
· Altı yaşından küçük çocuğa sahip olan ailelerin sayısı, hangi bölgelerde yaşadıkları
· 35 yaşın altındaki kişilerin yüzdesi
· Sağlığına dikkat eden yaşlıların yüzdesi
· Toplumsal sağlık durumu (obezite, kalp hastalıkları vb.)
· Kişi başına gelir
· Gelir dağılımının yapısı
Ayrıca, tüketici eğilimleri ve motifleri ile ilgili bilgi de demografik bilgilerin yanısıra
gerekli olabilmektedir.
Pazara Giriş Bilgileri
· Gümrük vergileri ve kotalar
· İthalat lisans uygulamaları
· Gıda ithalatı için genel prosedürler
· Organik gıdaların ithalatı için gerekli şartlar (sertifikasyon vb.)
Pazar potansiyelinin tespit edilmesi için aşağıdaki soruların yanıtlanması faydalı
olabilmektedir:
· Firmanın ürettiği ürün/ürünleri satın alan veya işleyen hangi ithalatçılar vardır?
· Bu ürünler hangi dağıtım kanalları aracılığı ile satılmaktadır.
· Ürüne ilgi gösterebilecek başka dağıtım kanalları mevcut mudur?
· Söz konusu ürüne ilişkin talep mevcut mudur? Bu talep azalmakta veya artmakta mıdır ?
· Pazarda rekabet şartları nasıldır?
· Pazarda ihracatçıya hangi fiyatlar ödenmektedir?
· Kaliteye ilişkin özel şartlar mevcut mudur?
· Nakliye ve ödeme nasıl yapılmaktadır?
Çeşitli ticareti geliştirme kuruluşları, üretici ve ithalatçı ile irtibata geçmek yoluyla bu
bilgiler temin edilmektedir. Bunların dışında Biofach (NürnbergAlmanya),
Biofair (San JoseKostaRika) vb. fuarları ziyaret etmek pazar potansiyelinin değerlendirilmesi bakımından
önemli olabilmektedir.
Pazarların çok dinamik olması nedeniyle, pazarı yakından gözlemek ve bu gözlemler
çerçevesinde değerlendirmelerde bulunmak, firma için son derece önemlidir. Yine, pazarda
talep gören ürünleri tespit edip, firmanın gerektiğinde buna yönelik ürün adaptasyonu
gerçekleştirmesi veya adaptasyon yapmadan pazara girme kararı yine değerlendirilmesi
gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda üründe yapılabilecek değişiklikler
ürünün sahip olduğu özellikler çerçevesinde gerçekleştirilebilmektedir:
Kalite:Tazelik, büyüklük, tat, raf ömrü, ürünün içeriği vb.
Ürünün Bulunabilir liği: Toplam üretim, mevsimsellik
Ambalaj:Tane/ağırlık başına birim, ambalaj malzemesi, sunum (kuru, dondurulmuş,aseptik vb.)
Nakliye Koşulları: Gemi, hava yolu vb.
Çevre ile İlgili Konular : Doğal kaynakların korunması, kullanılan enerji, ambalajlama vb.
Sosyoekonomikkonular : işçi hakları, ücretlendirme politikalar vb.
Etiketlenme:Firmanın kendi markası, alıcının markası vb.
Ürün Adaptasyonu Çer çevesinde Cevaplanması Gereken Sorular :
· Ürünün zayıf ve kuvvetli yanları nelerdir?
· Ürünü kim almak istiyor?
· İthalatçı ve tüketicinin ürün ile ilgili talepleri nelerdir?
· Ürün adaptasyonu için neler gereklidir?
· Ürün adaptasyonu için gereken maliyet ne kadardır?
· Ürün adaptasyonu ilk planda yapılmayacaksa, ürünü hangi alternatif pazarlara sunmak
mümkündür?
2.4.2.2.1. Dağıtım Kanalının Seçimi
İhraç edilecek ürün çeşitli yollarla hedef ülkeye ulaşabilmekte, ürün doğrudan veya
çeşitli aracılar itibariyle tüketicinin beğenisine sunulabilmektedir. Organik ürünler ile ticaret
uzun vadeli bir strateji gerektirdiğinden, ihracatta seçilecek firma ile uzun vadede ticari
ilişkilerin sürdürülmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede cevaplanması gereken sorular ise
şunlardır:
· Hedef pazardaki firmanın büyüklüğü ne kadardır? (müşteri sayısı, kar vb.)
· Söz konusu firma hangi ürünleri satmaktadır?
· Bu ürünlerin satışı nasıl gerçekleştirilmektedir? Hangi dağıtım kanalları kullanılmaktadır?
· İthalatçı firmanın imajı nasıldır?
· İthalatçı firma müşterilerine ne gibi hizmetler sağlamaktadır?
· İthalatçı firma reklam yapmakta mıdır?
· İthalatçı firmanın depolama, lojistik, iş anlaşmaları nasıldır?
· İhracatçıya teklif ettiği fiyatlar ne kadardır?
· İthalatçı firma ödemeyi ne şekilde gerçekleştirmektedir?
· İthalatçı firma güvenilir midir? İş çevrelerinde firma ile ilgili ne gibi duyumlar mevcuttur?
· İthalatçı firma tüketiciyi ihracatçı hakkında yeterince bilgilendirecek mi? Bunun için
ihracatçı firmanın ayrıca bir faaliyette bulunması gerekiyor mu?
ETİKETLER :organik ürünler ihracatı , organik ürünler ihracatı pazar araştırması , dünyadaki organik ürünler pazarı ,
organik ürünler ihracatında dikkat edilmesi gerekenler , organik ürünler hedef pazarlar , organik ürünler hedef pazarın analizi ,
organik ürünler ihracat potansiyeli araştırması , Afrika organik ürünler pazarı ,Avustralya organik ürünler pazarı ,
Avrupa organik ürünler pazarı ,Amerika organik ürünler pazarı , Latin Amerika organik ürünler pazarı